6 Ağustos 2014 Çarşamba

Nereden Çıktı bu Jane Austen Merakı ?!!!

Uzun uzun düşündüm, taşındım. Bu zamana kadar hep bol resimli, yaptığım şeyleri ve hobileri paylaşan, yazısı kısa, resimleri bol yazılar paylaştığımı fark ettim. Çekinerek de olsa sizlere birazcıkta düşünce yapımdan bahsetmeye ve bir konu üzerindeki fikirlerimi uzun uzadıya yazmaya karar verdim :) Merak etmeyin, bu yazı da Jane Austen'den bahsedeceğim ama onun biyografini kopyalayıp yapıştırmayacağım. Daha çok Austen'in hayatındaki, beni etkileyen yönlerini sizlerle paylaşacağım... Ayrıca ilk defa fikirlerimi belirten bu kadar uzun uzadıya bir yazı yazacağım için de çok heyecanlıyım :) Kusurlarım olursa, toyluğuma verin ve görmezden gelin :) Ve geçelim esas meseleye : " Nereden çıktı bu Jane Austen merakı? "

Jane Austen'in klasikleşmiş tek çizim resmi. Doğrusu bebek başlığı gibi olan başlığından hiç hoşlanmadığımı söylemeliyim

Jane Austen'in ilk eseriyle tanışmam maalesef Hollywood sayesinde oldu. Burada tabii ki başrolünde Keira Knightly'nin oynadığı 'Aşk ve Gurur' filminden bahsettiğimi anlamış olmalısınız. Bu öyle bir film ki , sayamadığım kez izlememe rağmen hala ilk heyecanımı kaybetmeden bir kere daha izlerim diyebildiğim nadir filmlerden. Tabii ki filmi ilk izlediğimde daha çok görseller dikkatimi çekmiş ve konuşmaların çoğundan bir şey anlamamıştım. Ama zamanla hele de 'Gurur ve Önyargı' (Kitabın orjinal ve benimde daha çok hoşuma giden ismi) kitabını okuduktan sonra diyologları neredeyse ezberledim diyebiliriz. 
Doğrusu filmin, kitaptan daha heyecanlı olduğunu itiraf etmeliyim. Çünkü senaristler kitapta ki bazı yerlerle oynayarak filmin izleyicilere daha çok hitap etmesini sağlamışlar. Mesela Elizabeth'in karateri film de çok da iyi yansıtılamamış. Sanki film de ki Elizabeth farklı biri , kitaptaki Elizabeth farklı biri. Bu iki ayrı kişilkten de film de ki Elizabeth'in daha çok hoşuma gittiğini söylemeliyim. Çünkü kitaptaki Elizabeth'i fazlasıyla bilmiş buldum :) 

Elizabeth Bennet and Fitzwilliam Darcy - pride and prejudice while falling in love. 'Pride and Prejudice', 2005.
Filmdeki favori sahnem...

Gelelim bir Leydi'ye ( Bu söz benim için bir anlam ifade ediyor. Çünkü Jane Austen kitaplarını hep "bir Leydi " imzasıyla yayınlamış. Tıpkı benim yazılarımı "Pembe Eşarplı Kız" ismiyle yazmam gibi ) yani Bayan Austen'e . Kitapta yazdıklarının aksine mutsuz bir hayatı olduğunu söylemek mümkün. Sadece 42 sene süren ve bekar yaşamak zorunda kaldığı bir bir hayat. Eğer neden bekar kaldığını merak ediyorsanız "Aşkın Kitabı" filmini izlemenizi öneririm. Sonu mutsuz bittiği için kesinlikle hoşuma gitmeyen ve bi daha izlemek istemediğim filmlerden ancak tabii benim gibi Austen'in hayatını merak ediyorsanız izleyebilirsiniz. 
Gelelim Bayan Austen'in kitaplarına: kitaplarını ilk okuduğum da, karakterlerin ve olayların o kadar gerçekçi olduğunu fark etmiştim ki neredeyse kitapların gerçek hayattan yazıldıklarını düşünecektim. 
Nitekim bu konu da yanılmamışım Jane Austen kitaptaki bir çok olayı kendi yaşadıklarından yazmış ve belki de başarısının sebebi de orada. Çünkü bir insan en iyi yaşadıklarını yazabilir. Hissetmediği duyguları kaleme alan bir yazar bence başarısızlığı hak ediyordur. 


Bayan Austen'in ilk kitabıdır Sense and Sensıbılıty. Türkçeye sanırım 'Akıl ve Tutku' olarak çevrildi. Aslında Jane Austen'in nerdeyse bütün kitaplarında görebileceğiniz bir abla, kardeş bağı vardır. Ancak ben bu bağı en çok bu kitapta hissettim. Ve sanki kendi ablamla beni görmüş gibi oldum bu kitabı okurken.
Belki de, Austen'a hissetdiğim yakınlık buradan geliyordur. Yazdıklarını, diğer yazarlardan ayıran bir özellik var o da düşüncelerini karakterler aracılığıyla olduğu gibi aktarması, yani doğallığı. Bu doğallığı en çok 'Akıl ve Tutku' kitabında hissettim. Bu kitapta yapay bir yan yoktu. Ve de karakterleri, duygusal ve daha çok kalbini dinleyen ablamla, ilk baş aklıyla karar verip duyguları her zaman ikinci plana atan kardeşine, yani kendime benzettim.
Jane Austen'ın, (belki de 8 çokcuklu bir aile de tek kız kardeşi olması nedeniyle) ablası Cassandra'ya olan bağlılığı her kitapta hissediliyor ve anlaşılan ablası da ona aynı duygularla bağlıymış ki, Austen'in ölümünden sonra gizli mektuplarının çoğunu ya karalamış ya da yakarak imha etmiş. Tarihçiler bu konu da hala yakınırlar. Çünkü anlaşılan Austen'in hayatı hakkında merak ettikleri bir çok soru bu yüzden cevapsız kalmış.


Jane Austen zamanının, korkunç, ancak sıkıcı korselerden sonra bir nebze de olsa rahat olduğunu tahmin ettiğim giyim tarzı.

Jane Austen'in aşk konusunda belli bir fikri var ve bu fikir de kitaplarından okuyucularına direk yansıyor. Bayan Austen kitaplarının çoğunda, birbirlerine benzer huyları olan karakterleri birleştiriyor. Fark ettiyseniz kadın baş karakter bir yerler de küçücük de olsa 'birbirimize o kadar benziyoruz ki' konuşması yapıyor, ya da yan karakterler aracılığıyla bu mesaj okurlara çaktırılıyor.
Bense Austen'in bu fikre kapılmasının sebebinin, ilk ve son aşkı olan Thomas Lefroy yüzünden olduğunu düşünüyorum. Çünkü bu iki birbirine zıt karakter birbirlerini sevmesine rağmen kavuşamamışlar ve belki bu yüzden Austen içten içe hep bu karakter zıtlığının bir sorun olduğunu düşünmüştür. O nedenle, kendi mutsuz biten öyküsünü, yaşadığı yetersiz aşk deneyimindeki, sorun olduğunu düşündüğü şeyleri düzelterek kitapların da yazmış ve hep mutlu sonuca bu sayede ulaşmayı başarmıştır.


Thomas Lefroy

Yine de, belki fazla Austen okuyup, izlediğimden insanlara farklı gözle bakmaya başladım. Bazen insanların ettikleri laflar yüzünden kendilerini ne kadar komik durumlara soktuklarını fark ettim. Bayan Austen'de insanların bu zaaflarını , kitaplarında hep eğlenerek kaleme almış, bu da gözlem yeteneğinin üstünlüğünü gösteriyor tabii.
Bizler her zaman fark etmesekte, bir insanı gerçekten dinleyip sadece bir süre gözlemlesek o insanın bir çok ilginç yönününü keşfedebiliriz aslında. Belki komik, belki akıllı ve belki örnek alınacak yanlarını. Eh tabii insanları ilgi çekici yapan yön de bu aslında . Yeni bir insanla tanıştığın da, belki sıkıcı hayatımıza çözülecek yeni bir bulmaca gelir ve bu beni her zaman heyecanlandırır :)


Jane Austen zamanın da, genellikle ağır reveranslar şeklin de yapılan dans.

Açık ça söylemek gerekirsen Bayan Austen'in geriye kalan kitaplarını okumadım. Ancak en kısa zamanda okumayı isterim. Yine de kitaplarının, bütün film veya dizilerini izledim. Hepsinin de çok hoşuma gittiğini ancak özellikle Sense and Sensebility, Emma ve tabii ki Aşk ve Gurur'a bayılıyorum.


Baş rollerinde de, Kate Winslet ve Emma Thompson'ın oynadığı Sense and Sensebility filminden bir kare.

Buraya kadar yazdıklarımdan bu yazının biyografiyle uzaktan yakından alakası olmadığını anlamışsınızdır ve hatta tavsiyem bu yazıyı okumadan önce Jane Austen'in hayatını, şöyle kısaca bi Google'dan göz gezdirmenizdir. Bayan Austen hakkında belki bahsedebileceğim çok şey var ancak sizleri sıkmak istemediğimden bu yazıyı bura da bitiriyorum :) Eğer yazıda bir kere olsun 'aynen ölee' dediğiniz yerler varsa yorumlarınızı bekliyorum :) Sevgilerle ...


PEMBE EŞARPLI KIZ <3

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder